2009/05/29

Mysterious Skin (2004)




Bu filmi izlemem için çok büyük bir neden vardı; soundtrack'i. Slowdive- Cocteau Twins - Ride - Sigur Ros gibi grupların olduğu bi soundtrack olduğunu görünce izlerim ben bu filmi, kimse beni tutamaz dedim. Fekat filmde, girişte çalan slowdive parçası "golden hair" ve sonunda çalan "samskeyti" (sigur ros) dışında yoğun bir şekilde kullanılan bir müzik yoktu. Yok belki de bana öyle geldi. Filmin ağırlığı karşısında müzikler de eridi, dağıldı, gözden kaçtı.

Film çok cesur, çok ağır, çok vurucu vs.. Konunun pedofili ve eşcinsellik olmasından kaynaklanıyor denebilir. Eğitici bir belgesel veya eğlenceli bir bağımsız tadında değil, bam güm yüzümüze çarpıyor gerçekleri. Hele aidsli bir amcanın yer aldığı ufak bi sahne var ki filmin en ağır sahnesi belki de, al o sahneyi kısa film yap göster dünyaya. Düşününce tüylerimi tiken tiken etti yine.

Filmin başrol oyuncusu Joseph Gordon-Levitt daha çok filmde oynamalı, özellikle bağımsızlarda. Evet, kesinlikle.
















Yönetmen: Gregg Araki

Gregg Araki'ye açık mektubum.
Gregg abi, çok güzel bir film yapmışsın. Mysterious Skin'den bahsediyorum. Zaten iyi bir yönetmen olduğun konuşuluyor kulislerde.(kulis?) Diğer filmlerine de baktım, özellikle soundtrack'lerin hepsi bir harika. Müzik eleştirmenliği yapmış olmana hiç şaşırmadım. Ayrıca bir shoegaze hastası olduğuna karar verdim. Ne güzel, ben de çok severim valla billa! Daha çok kullan müziği filmlerinde bence, böyle kestirip atma. Bu filmde Dagger adlı parça(slowdive'ın en acıklı şarkısıdır bence) çalınca heyecan yaptım ben ama ne yazık ki 10 saniye falan sürdü galiba şarkı. ama çok tebrik etmek lazım, böyle de çok süper olmuş bu film. (yağcılık değil valla)
Bir de ismini ilk duyduğumda senin bir yunanlı olduğunu düşündüm, sonra fotoğrafını gördüm ve bu sefer de uzakdoğulu olduğuna karar verdim, en sonunda doğma büyüme amerikalı yani birleşik devletli olduğunu görünce göt olup kaldım. Dur ya amerikan yerlisi olmalısın sen, bildim di mi, hangi kabile? Neyse ya amma abarttım, hepimiz kardeşiz sonuçta. Ki sen bir bağımsız ruhsun, nereli olduğun doesn't matter. Bu ruhu kaybetmemen dileğiyle. Yeni filmlerini heyecanla beklerim. ( tamam önce eskileri izlicem tabi ) öpt.kib.byes.




2009/05/26

Duo Luo Tian Shi (1995)

seç beğen al. 3 adet afiş. benim favorim sonuncusu.







bir gözlük olsa, hayatı wong kar wai filmlerinin renkleriyle gösteren. ne yazık ki böyle bir oluşum yok. ama neyse ki, soundtrackler var. işte bu filmden bir şarkı var ki son günlerimin favori şarkısı. Shirley Kwan seslendiriyor; Mong Gei Ta.
bu arada sakallis (o zamanlar nino mahlaslı) bundan tam 4 yıl önce şöyle bir yorum yapmış bu film hakkında;
"Kar Wai Wong'un Chungking Express'in devamını anlattığı görsel ve içsel ziyafeti... Bir "sinemasal" romantik ve buğulu tadın gözlerimizden aktığı ve bunu yanıda sert ve fetiş unsurlar barındıran Takeshi Kineshiro'nun oyunculuk gücünü gösterdiği şaheser.Usta yönetmen In the Mood for Love'un yolunda olduğunu bu filmde açıkça belli eder. Şiirini yazmayı sürdürür. Bize ise hayranlık ve içsel hüzün bırakır. Aşkın uçlarda gezinen halini betimlemenin daha güzel yolunun olmadığını anlarız. "
yerim ben bu yorumu ulen.

2009/05/20

Sedmikrásky - Daisies - Papatyalar (1966)



Yönetmen: Vera Chytilová
Kıymetli sinema dergisi Altyazı'nın mayıs sayısında bu film hakkında bir yazı vardı. Bu yılki Uçan Süpürge film festivalinde gösterimi yapılmış. Madem Ankara'ya gidip bu filmi izleyemedim, o benim evime konuk olsun dedim, kendisi de sağolsun çok nazlanmayıp teşrif etti evime. iyi ki de gelmiş, izlerken eğlendim, güldüm, noliy lan? dedim. artı olarak bir dönem filmini izlemiş olmanın verdiği memnuniyetini bıraktı. Hangi dönem derseniz Çek Yeni Dalgası dönemi derim ben.

Filmi kendimce şöyle özetleyebilirim; 2 kızkardeş bir gün farkederler ki bu dünyanın çivisi çıkmış, o zaman biz de kafamıza göre takılalım, hiçbişeyi umursamayalım derler ve olaylar gelişir. aslında bir olay olmaz. kızlar yerler, içerler, yaşlı adamlarla dalga geçip eğlenirler fakat azalan marjinal fayda kavramı ortaya çıkar. masanın üstünde yedikleriyle kalırlar. ve the end.
bu durumdan isteyen pek çok güzel sonuç ve ders çıkarır. istemeyen gider whopper menü üstüne nutella yer.

ayriyetten yazıdan öğrendiğime göre filmin sansüre uğramasının 2 sebebi varmış.
1.si filmin komünist ideallerle hiçbir ortak yanının olmaması. 2.si ise filmdeki yemek israfı.
komik lan. belki de değil.

ve şimdi filmden birkaç güzel kare;

bu kızlar adamı çarpar!



o kadar yedik hala karnımız aç!



papatyalar içindeki papatyalar;


2009/05/09

Man on Wire (2008)

Yönetmen: James March

İzlemeden önce düşünmemiştim hiç be yav, benim yükseklik korkum var!

philippe petit kendisine "lan niye yapıyosun böyle tehlikeli şeyler, amacın ne? " diye soranlara "bir nedeni yok!" diye cevap veriyor.
yesss, heyecanlı, hoşşş bir belgesel. fekat benim için eksik. ama kimbilir belki başkaları için çok fazladır!
-ne dedim ben modu-

Rusalka (2007)

Yönetmen: Anne Melikyan

Alice in wonderland veya Amelie'de olduğu gibi bir kızın hayal dünyasına gidiyoruz. biraz soğuk bi iklimden kendisi, rusya'dan. sanmayın ki bir rus filmi gibi durgun ve sessiz bir film , gayet müzikli -hatta biraz fazla- ve hareketli. ama görsel açıdan diğer rus şaheserlerinden pek farkı yok. harika renkler var.

azeri bir hocamız derdi de inanmazdım, ruslar çok şen şakraktır, sürekli bağıra bağıra konuşurlar diye. tamam inandım valla!

filmimiz başyapıt olamayacak olsa da çok çok keyifli. özellikle renkli bir hayal dünyasına sahip, cızgı film animasyoncu calliope arkadaşıma hediye edilecek cinsten.

The Bothersome Man (2006)

Yönetmen: Jens Lien

bir norveç kara mizahı. bir kafkaesk kabus. ve sürreal distopya.

*olarak tanımlanmış bir yerlerde*

takdir edilesi. tebrik edilesi. vıdı vıdı...

2009/05/05

Good Will Hunting (1997)


küçüktüm ufacıktım. annemin elinden tuttum (yok o kadar değil), sinemaya doğru yol aldım. karşıyaka'nın bi sinemasıydı, ya deniz ya karşıyaka. bu filme gidelim dedi annem. peki,dedim uysal bir çocuk olarak. zaten robin williams adını bildiğim nadir yabancı oyunculardandı. o zamanlar gus van sant kimdir, senaryoyu matt damon ile ben affleck mi yazmış, hem de oscar mı almışlar. bunlardan hiç mi hiç haberim yok. işte öyle bir saflık, salaklık,çocuklukla izlediğim bir film oldu. sinemadan çıktığımızda hissettiğim mutlulukla karışık hüzünlü halimi hala hatırlarım. sonrasında bu filmi televizyonda her gördüğümde heyecan duydum, tekrar tekrar izledim. bir de ve belki en güzel şeylerden biri de between the bars adlı şarkıya olan sonsuz hayranlığım. güzel sesli elliott smith'ten kalan yadigar.
yerine hiç bir filmi koyamadığım film; good will hunting. seni özlemle anıyorum.

2009/05/04

It's a Free World... (2007)



















Yönetmen: Ken Loach


" Evet sayın seyirciler, az önce gerçekleri izlediniz, şimdi yalanlar..1 mayıs'ta olaylar..bazı provakatörler.."